* HAFTANIN FLATCAST FCP TEMALARI

                                                           

Gönderen Konu: BOYUTLAR VE MADDELEŞMELER -2  (Okunma sayısı 1074 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

BOYUTLAR VE MADDELEŞMELER -2
« : Şubat 06, 2012, 06:30:57 ÖÖ »
BOYUTLAR VE MADDELEŞMELER -2

Ufolar akla gelince de genelde bunu hemen ya fizikçilere ya da Astronomlara sorarlar. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü, uzaylılar konusunda, üzerinde araştırma yapılacak ne madde, ne molekül, ne atom ne de atom-altı parçacıkları bulunmaktadır. Dolayısıyla olmayan şeyin bilimi ve bilim adamı da olamaz. Çeşitli ruhsal ve fiziksel temaslarda kendilerini ülkemizdeki Müslüman toplumuna, önce “Cinler” olarak tanıtırken daha sonra birden çeşitli insan ya da varlıkların Ruhları olarak göstermeye, bilim ve teknolojinin gelişmesiyle de gökten gelen uzaylı yaratıklar şeklinde bildirmeye başlamışlar, fakat en sonunda yine kendilerinin Cin olduklarını çünkü, kendileri hakkında en geniş ve detaylı bilgileri veren Kuran ve Resulullah açıklamalarında Cinlerin ters ve kötü varlıklar olarak anlatıldığı için saklanmak ihtiyacı gösterdiklerini belirtmektedirler. Ayrıca şunu da hemen söylemek gerekirse Ufo yani, tanımlanamaz uçan nesneler olarak adlandırılan görüntülerin birçoğu uçak, balon, füze, kuyruklu yıldız, oldukça parlak görünen Sirus yıldızı, Venüs gezegeni, yıldırımlar veya başka atmosferik ya da yer altı hareketlerinin, gazlarının neden olduğu plazma (ışık) topları gibi normal doğal olayları iken, bazı görüntülerin bunlardan tamamen farklı ve ayırt edici özellikli olması, bazı varlıklarla çeşitli şekil ve düzeylerde ilişkiye geçilmesi ve bunların belli felsefelerinin bulunması, olayı başka noktalara taşımaktadır ki, işte biz bunları incelemekteyiz.
Tamamıyla kendi deneyimlerine dayanan, bunun dışında, hiçbir insanın tanık olmadığı, olamadığı Ufo olaylarındaki meşhur araçlar; havada, karada, deniz içinde veya üstünde pilotlara, kaptanlara, yolculara, çok büyük oranla da ıssız yollarda, gece karanlığında görünmekte, bazılarını takip edip kovalamakta, bazen de güya uçakların, gemilerin, araçların motor ve elektrik sistemlerini geçici olarak etkileyip durdurmakta, bozmakta, eğer bu evlerin yakınında cereyan ediyorsa bu sefer de elektrikli ev aletleri aynı şekilde stop etmekte, bunun yanında bazı insan ve hayvanların hareketlerini bloke edip geçici olarak felç geçirmelerini sağlamakta ve bu araçlar ya da içindeki uzaylı varlıklar gözden kaybolunca da tüm bu durumlar eski hallerine dönmektedir. Oysa radarlara yakalanmalarına, bilinen tüm fizik yasalarına aykırı olarak ani ses üstü hızlarda birden yer değiştirip manevralar yapmalarına (ki bu durum da ses üstü hızlara geçen araçlarda olduğu gibi, şok dalgaları yani ses patlamaları duyulması gerekirken tiz bir vızıltı türü ufak sesler ya da hiçbir ses duyulmamaktadır) bir anda ortadan kaybolmalarına rağmen, tüm bu ve diğer olayların gerçekten fiziksel görüntüler, yaşanmış olaylar değil, bir başka boyuttan projekte edilen holografik görüntüler olduğu, yapılan bazı laboratuar araştırmalarıyla da gösterilmiştir. Mesela, hile olmadığı kanıtlanan filmlerin devamlı olmayıp çok, çok kısa süreler içinde gidip gelen (yok olup beliren) görüntüler oldukları açıkça ispatlanmıştır. Hatta bazı ufo gözlemleri ve sahte olmayan filmlerde bu araçların somut maddesel bir yapıda görünürken birden şeffaflaştıkları ve tamamen ışıklar saçar hale geldikleri, çok parlak ve canlı ışınlara dönüştükleri ya da çeşitli geometrik şekil ve büyüklükteki uzay gemilerinin birden diğer bir türe dönüştükleri açıkça görülmektedir ki bu da onların gerçekten maddi olmadıkları anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, kişilerce görüldükleri yerden bu araçların bir anda yok olmaları, sahip oldukları yüksek hız teknolojileri nedeniyle değil, tamamen birer soyut görüntü olduklarından ileri gelmektedir. Bazen de bunlara, havaya uçup gittikleri görüntüsü eşlik etmektedir. Yine maddi bir niteliğe sahip olmadıklarını, bunun yerine başka bir boyutun varlıkları olan Cinler tarafından insan beyinlerinden projekte edilen görüntüler olduklarını belgeleyen bir diğer olay da, bu uzay gemilerinin ve içindeki yaratıkların havada, gökyüzündeki boşluk yerine evlerdeki, iş yerlerindeki küçücük bir odanın ortasından, duvarından, tavanından ya da çalışmayan TV ekranından da çeşitli şekillerde görünmeleri, o insanlarla bağlantıya geçip birtakım mesajlar vermeleri ve hatta bu yolla da gemilerine alıp onları çeşitli mekanlara kaçırmaları, gezdirmeleri ...vb türlü, türlü oyunlar oynamalarıdır. Zaten buna maruz kalanların çok gerçekçi bir biçimde görüp yaşadıkları tüm bu şeylerin rüya mı yoksa gerçek mi olduklarına emin olamamaları, bazılarının da yaşadıkları olayı ve varlıkları, flu olarak görmeleri bütün bunları onaylamaktadır. Uzaylılarla maddi ve manevi karşılaşmaların çok sayıda olması da bunların uzaylı oldukları fikrini ortadan kaldırmaktadır.
Ufolarla karşılaşmalar yanında, dördüncü türden yakın ilişkiler adı verilen, kişilerin gönüllü olarak ya da zorla onlar tarafından kaçırıldıklarını iddia ettikleri olaylar da vardır. Bu olaylar da incelendiğinde açıkça görülmektedir ki, bu kişiler bir yerlere götürülmekten çok, oldukları yerde (genelde gece ve sabaha karşı olmakta) sekerat halinde ya da uyuyorken veya uyutulmak suretiyle belli vizyon ve algı oyunlarına maruz kalmaktadırlar. Gerçekte bu türden şeyler, insanların hayal dünyalarında meydana getirdikleri, ancak, kendilerinin bizatihi olmuş zannettikleri, deneyimledikleri olaylarda ise, uzay gemilerinin yere indikleri, içindeki varlıkların yaklaşarak onları arabadan veya araçlardan çıkartıp beraberce yürüyerek gemilerine götürdükleri, bazılarında da direkt uçan dairelere ışınlanmak suretiyle veya su üzerinde yürüyen, havada sabit durabilen, süzülüp uçabilen imajlarını gösteren bu uzaylılarca taşınarak gönüllü, tatlı sert ya da zorla gemilere alındıkları belirtilmektedir. Hatta bazı vizyonlar öyle abartılmaktadır ki, içinde gittikleri aracın boyutları hiç düşünülmeksizin, güya büyük güçler uygulanarak araçla birlikte gemilere de alınmaktalar. Elbette rüyalar, pardon olaylar, burada bitmemekte, insan beyinlerinde hazırladıkları dekorlar, geminin içinde de devam etmektedir. Bunlar geminin içinde üstün teknolojik aletlerin bulunduğu dişçi koltuğuna benzer ameliyat masasına incelenmek amacıyla yatırılmakta, bir çeşit ameliyata sokulmakta, bu yüzden vücutlarında kesikler, delikler oluşturulmakta, kan nakilleri yapılmakta, et, tırnak, saç, deri örnekleri alınmakta, uzaktan o kişileri daha sonra da izlemeleri ya da belli nedenlerden ötürü vücutlarının herhangi bir yerine parçalar, fiber optik kablolar, çipler takılmakta sonra da sözüm ona insanların geleceklerini de bildiklerinden ameliyatlar sırasında bu kurbanların geleceklerini de programlamakta, sonra yine aldıkları yere bırakmaktadırlar. Kimileri bu esnada acı çekerken, kimi de bir şey hissetmemekte. Bu esnada, deneklerin büyük çoğunluğu kendilerini yine uyurken bulmaktadır. Genelde bu yaşanılanları unuttukları ya da unutturulduğu için, daha sonra da vücutlarında belli değişiklikler olduğu izlenimini veren, hafif yara ve iğne deliği izleri, çeşitli kızarıklıklar, yanıklar...vb olduğunu fark etmekte, doktora gidip film çektiklerinde de vücutlarında belli nesnelerin olduğunu görmekte ve olayları çeşitli şekillerde hatırlamaya başladıklarında ise, uzaylı varlıklarca kaçırıldıklarını söylemektedirler. Tüm bunların açıklamalarına gelince, bir defa Cinlerin geleceği büyük bir oranla bilemeyeceğini, bilseler de detayına inemediklerini daha önceki bölümlerde anlatmıştık. Ayrıca, bugün bilim adamları insan beyinlerinin çeşitli bölümlerine belli frekanslarda dalga ya da elektrik akımı vererek o bölgeleri irrite etmekle o kişide belli çağrışımlar, duygular, hisler uyandırılabilmekte, çeşitli kokuları algılaması, belli sesleri duyması sağlanabilmekte ve belli şeyleri hatırlayıp çeşitli şekillerde tıpkı gerçekmiş gibi vizyonlar görmesi temin edilebilmekte, bunun yanında acı, ıstırap ya da tam tersi mutluluk verici...vb haller oluşturulabilmektedir. İşte paralel boyutumuzun varlıkları olan Cinler de yapılarının gereği olarak, çok iyi bildikleri insan beyinlerine bu türden dalgalar göndermek suretiyle kişilerin veri tabanlarına uygun, hali ve durumlarına göre çeşitli vizyon ve seslerin, kokuların... her tür somut algılamalar ile o kişilerde geçici süreler boyunca süren mutluluk, huzur duygusu yada vecd hali, sonsuzluğa ulaşmış-zamansızlık hissi, duygusu...vs. sanrıları meydana getirebilmektedirler. Vücutlarında görülen çeşitli izlere, maddelere gelince, onların da yapılan araştırmalarda dünyaya ait maddeler oldukları ve bunların genelde çocukken ya da daha önceden vücutlarına batan, ağız veya burun yoluyla içlerine giren ve oldukça da küçük cam, porselen, metal türü şeyler oldukları, ama bunları o güne kadar fark etmedikleri anlaşılmıştır. Bu durum bazı yara izlerinin oluşmasını da açıklamaktadır.
Cinler kimi olaylarda insanların bu durumlarını kullandıkları gibi, tıpkı reenkarnasyon vakalarında ya da cinlerin insanlara musallat oldukları poltergeist olaylarında görüldüğü üzere, insan bedeninde birtakım fiziksel etkiler meydana getirerek, vücutlarına giren parçacıklara şekiller vererek, biçimlendirerek, onlara yaşattıkları hayallerin gerçekliğine ilişkin dayanak oluşturmaktadırlar. Genelde gördükleri ufoların hemen ertesi ya da bir iki hafta içinde yaşanılan bu kaçırma esnasında, kişilerin felç benzeri bir hal geçirip transa girmeleri, şehrin göbeğindeki gökdelenin penceresinden dışarı alınarak gemilere bindirilmesine rağmen, hiç kimsenin bu araçları görmemesi, aynı anda birden fazla kişinin bu ve benzeri deneyimleri yaşarken yanlarında bulunan diğer kişi ya da kişilerin bunları hiç görmemeleri, duymamaları, algılamamaları, radarların bir kaçında görünürken diğer radarlarda hiç görünmemeleri, bu olayların tamamen insan zihninde ve birkaç cihaz üzerinde oluşturulan etkiler olduğunu açıkça göstermektedir. Yine beyin aracılığıyla sinir sistemini etkilemeleri bu geçici blokajlara açıklama getirmektedir.
Gemilerde yaşanıldığı iddia edilen bir başka durum da, Cinlerin eskiden beri hep yapageldikleri, ama burada şekil değiştirdikleri, insan görünümlü uzaylı varlıklarca cinsel tacizlere, cinsel ilişkilere hatta tecavüzlere de maruz kalmalarıdır. Bu kurbanların çoğu da kadınlardır. Nadir de olsa erkekler, insanları büyüleyecek düzeyde çok güzel kadın suretindeki bu uzaylılarla ilişkiye girdiklerinde bu varlıklar bunun sebebini, inceleme araştırma amaçlı olmanın ötesinde ara türler, melez ırklar oluşturmak için hamile kalmak istediklerini söylemişlerdir. Elbette çok, çok yakışıklı erkek uzaylıların da kadınlarla girdikleri cinsel ilişkinin nedeni budur. Bazen de bunu erkeklerden ve kadınlardan sperm ve yumurtalık örnekleri alarak yapmaktadırlar. Bazı kadınlar da, bu yollarla önce hamile bırakıldıklarını sonra da karınlarındaki ceninlerin alınarak bunların belli bölümlerde fabrikasyon ortamdaki tüplerin içinde büyümelerinin sağlandığını, en sonunda da bunların uyandırılıp tüplerden çıkarıldıklarını, bu melez ırklar ve kendi çocuklarının onlara gösterildiklerini, gerekiyorsa sonradan onlarla bağlantıya geçmelerinin yöntemlerinin anlatıldığını ya da bunun direkt onlar tarafından sağlandığını anlatmaktadırlar. Kimi önceden hamile kalmış kadınlar ise, kaçırılma olayını yaşadıktan sonra hamileliklerinin ve bu özelliklerinin tamamen ortadan kaldırıldığını iddia etmişlerdir. Oysa yapılan ciddi araştırmalarda, gerçekte bu olayın kendilerinden başka kimse tarafından görülmediği, izlenmediği, bu olayların tanığının da sadece kendileri olduğu ve bunların somut olarak da kanıtlanamadığı ortaya çıkmıştır. Hamileliklerinin tamamen ortadan kalkması ise, yine tamamen kendilerinde olan böyle bir özelliğin onlar tarafından algı oyunlarıyla kullanılmasından başka bir şey değildir. Ayrıca bu olayda çok eskiden beri bilinen, Cinlerin insanları etkilemek için çok, çok güzel kadın ve erkek suretlerine girerek insanlarla zorla cinsel ilişkide bulunmalarının ve bu ilişkilerinin sonucunda da cinlerden çocukları olduğu (çocuk edindikleri) yalanıyla aynıdır. Bununla birlikte bu yolla cinsel tacize uğrayan kadınların bu olayın neden olduğu travmadan ötürü kendilerini eve, odaya hapsedip yaşadıklarını sadece kendilerinin bilmesi, durumlarını saklamaları da cinlerin onlar üzerinde oynadıkları oyunların kökleşmesini sağlamakta ve bunların açığa çıkmasını önlemektedir.
Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalarda, uzaylıların tacizine uğrayan insanların, kendilerini uzaylı dışında farklı varlık şeklinde tanıtan Cinlerin benzer saldırısına ya da gerçek tecavüze maruz kalanlarla aynı ruhsal travmaları geçirdikleri, bunun yanında diğer türden uzaylılarla karşılaşma olaylarını yaşayan bazı kişilerin de şok geçirip yıllarca tedavi görmeleri veya akıl rahatsızlıkları geçirmeleri bu varlıkların iddia ettikleri, edildikleri gibi dost, yardım sever, insanlığın iyiliği ve çıkarı için çalışan...varlıklar daha doğrusu uzaylı varlıklar olmadığını ispatlamaktadır. Hiçbir mantıklı varlık, bir diğer varlığa zarar vererek yardımda bulunmaz. Uzayın bilmem ne kadar uzaklığından üstün teknolojileriyle gelip kendilerini çok üstün akıllılar olarak gösterenlerin yaptıkları bu basit, sıradan şeylerde en ufak mantıklı bir davranış, açıklanabilecek bir izah da yok ama çelişki çok. Burada görülen bariz bilimsel bir hatada bir, bizden tamamen farklı evrimleşmiş olan bir türün insanlara ilgi duyması ikincisi de, daha dünyada bilinen türler arasında genetik uyuşmazlık nedeniyle tohumlama gerçekleşmezken (mesela bir fille bir köpek...) bizden çok farklı bir türle cinsel birleşme yoluyla üremenin gerçekleşmesidir ki bu da tamamen imkansızdır. Kısacası bunların, dışarıda bilfiil gerçekleşen olaylardan çok, insan beyni içinde gerçekleşen olaylar olduğu açıkça görülmektedir.
(Bkz. Ruh,İnsan, Cin- Ahmet Hulusi, / Allien İnvasion Week- Discovery Channel, /Zamanda yolculuk- J. H Brennan /Fire of Ball- Discovery Channel)
Cinlerin, uzaydan geldikleri, insanlarla ilgilendikleri yalanını yutturma yöntemlerinden biri de, deprem, yanardağ patlamaları…vb afetler öncesinde, deprem fayları, ley hatları, yer altı maden yataklarının olduğu bölgeler, uzay ve diğer teknolojik lab. ve üsler, nükleer ve askeri tesislerin bulunduğu yerler, eski çağlarda kutsal olarak kabul edilen (ki bunlardan bir kısmı şu anda deniz altındadır) yüksek enerji merkezleri (odakları), tesisleri üzerlerinde daha sık görüntü vermeleridir. Bununla birlikte, bunlardan bir kısmının doğal etkenler olduğunu daha önceden belirtmiştik.
Uzaylı varlıkların, uzaydan geldikleri yolundaki görüşe hiç uymayacak türden ilginçliklerinden, çelişkilerinden biri de, bunlar bir taraftan güya, farklı yıldız sistemleri, galaksiler...vb evrenin çeşitli yerlerinden, sistemlerden geldiklerini bu yüzden de farklı evrime uğramaları dolayısıyla farklı şekil ve tiplerde olduklarını söylerken, diğer taraftan da deneklerin gemilerde gördükleri gibi, bir türden diğer bir türe ve bazen de kendilerinin tanıdığı kişilere ya da kurbanın görmek istediği suretlere dönüşebilmekte, bu şekilde görünebilmektedirler. Mesela, önceleri insan suretinde yolda, sokakta,...dostça görünüp onlarla arkadaş olmak, yardım talebinde bulunmak suretiyle yaklaştıkları bu insanları, bir nedenden ötürü bir yere götürüp orada beliren uçan dairelerin içine almaları ve en sonunda bu dostun suretinin değişerek bilinen uzaylı tipine bürünmesi gibi. Çok ilginçtir ki, uzaylılarla hiçbir ilgisi olmayan ve çok çok eski zamanlardan beri insanlara çeşitli şekillerde musallat olan, ıssız eski köy yollarında, mezarlıklarda, tekinsiz evlerde olmadık suret ve olaylarla insanların karşısına çıkan, arada bir de suretten surete dönüşen Cinler, “uzaylılar” diye ortaya çıkan varlık tipleriyle tıpatıp aynıdır. Bunlardan daha sık görüneni ise, bildiğimiz uzaylı tipi yani, koca üçgen kafalı, büyük gözlü, kılsız, burnu ve ağzı küçük olan cüce tipidir.
İnsanların hayal dünyalarına hükmetmek suretiyle gerçekmiş, maddeselmiş izlenimi, görüntüsü veren bu varlıkların uzaylı olamayacağını gösteren bir önemli kanıt da bu uzaylı tipleridir.
Bunlardan kimi, insan suretinde ama uzun boylu, beyaz tenli sarışın ya da kızıl, mavi gözlü, çok güzel ve yakışıklı görünmekte olup ( ki bunlara, İskandinavyalılara benzediği için kuzeyli anlamına gelen Nordik ismi verilmekte) kimi, bildiğimiz uzaylı tiplerinde kimi, gorillere benzeyen türlü, türlü kıllı yaratıklar biçiminde kimi de, sürüngen ya da kuş kafalı olup belden aşağısı insan veya başka bir yaratık, belden üstü de ayrı bir yaratık suretinde görüntü vermektedirler. Görüldüğü üzere bunlar, hep dünyadan bildiğimiz, dünya üzerinde yaşamakta olan insan ya da hayvan türlerinden varlıklardır. Bunlar gerçekten uzaylı olsalardı, çok çok farklı suretlerde, bizlerin hayal bile edemeyeceği türde olmaları gerekirdi. Çünkü evrim bunu gerektirir. Oysa, durum bunun tam tersi.
Bu türden uzaylı görüntüsü vermelerinin önemli bir başka nedeni de, bir yandan ulaşılamayacak derecede çok güzel görüntü vererek, insanların kökeninin aslında kendileri oldukları imajını vermek suretiyle bizleri küçük göstermek, diğer yandan da, hayvan türü yaratıklar şeklinde görünerek insanların yaratılışı, sahip oldukları yetenek ve idrak kapasitesince hayvanlardan da daha aşağı olduğunu vurgulamak böylece, dalga geçip, bizleri aşağılayarak egolarını tatmin etmektedirler. İnsanların halife özelliğiyle yaratılmış olduğunu hazmedemeyen ve benlikleri aşırı derecede güçlü olan şeytani vasıflı Cinler, her fırsatta insanları aşağılık, seviyesiz, ilkel; kendilerinin ise üstün ve her şeye hükmedici olduklarını göstermeye çalışmaktadırlar. Bu özelliklerini, ortaya koydukları tüm senaryolarda açıkça görebiliriz. Bir başka çelişki de, bazı uzaylılar tarafından verilen bir kısım bilgilere göre, bu dört tipleme içinde insan suretinde olan türün bunların en akıllısı, en zekisi ve tümünün üstatları oldukları, diğerlerinin ise, bunların altında, onların hükmettiği, programladıkları varlıklar olduğu söylenmektedir. Halbuki, başka yerlerde de diğerinin, geri kalanların başı ve önderi olduğu belirtilmektedir ki tüm bu çelişkili ifadelerin en önde gelen sebebi, Cinlerin kendi aralarındaki üstünlük kavgasını uzaylı kimliklerine yansıtmalarından ibarettir. Sonuçta, uzaylıların bu tutarsız hareketleri bize, bunların gerçek olmadığının kanıtlarını açıkça göstermektedir.
Çok keskin bir zekaya sahip olan Cinlerin, insanların hayal dünyalarıyla istedikleri gibi oynamaları, ortaya koydukları senaryolar sınırları zorlamakta, ipin ucunu iyiden iyiye kaçırmaktadırlar. Aslında, sıradan bir aklın küçük bir analiziyle bile bunların gerçek olamayacağını gösteren böyle bir hayal de, güya uzay gemilerine götürülenlerden hepsi zorla kaçırılan insanlar olmayıp bazıları gönüllü olarak tamamen eğitim amaçlı olmalarıymış. Kaçırıldığını söyleyenlerin bir kısmı, ameliyatlarının hemen akabinde geri gönderilirken kimi de, ameliyat sonrası insanları çeşitli konularda bilgilendirmek daha doğrusu çaldıkları minareye kılıf uydurmak için mesela, Venüs’e, Mars’a, Satürn’e, Ay’a ve bilhassa Dünyadan hiç görünmeyen Ay’ın karanlık yüzüne ya da başka yıldız sistemlerindeki gezegenlerin yörüngesinde hareket eden dev uzay gemilere alınarak gezdirilmekte, teknolojileri, uygarlıkları, uçan dairelerin çalışma prensipleri, insanlık için amaçları ve insanların ev ödevlerini yapmadıkları taktirde başlarına neler geleceği ile ilgili, öğütler verilmekte, oralarda yaşayan halk ve yaşam formları (ki bu kendilerininki de olabilmekte) hakkında görüntüler seyrettirilip detaylı bilgiler sunulmakta, bazıları da orada hiçbir koruma önlemi almaksızın çıkıp gezebilmekte, oradaki yaşayan varlıklarla da rahatlıkla çeşitli yakın ilişkilere geçebilmekteymişler. Bunların yanında o kişilere, insanların evrendeki yeri, geleceği, Yaratıcıyla olan bağlantıları ve sistemle ile ilgili çeşitli bilgiler de sunulmaktaymış. Tüm bunları tek kişi deneyimleye bildiği gibi, bunlara nispetle az sayıda görülen bir den fazla arkadaş grubu da bunu deneyimleyebilmekteymişler.
Bununla birlikte, bu tür olayları yaşamış olan sözüm ona lider konumundaki kişiler, uzaylılardan gelen bir biçimde 5-6 yaş gibi daha küçük yaşlarda iken (cinlerin bilhassa bu yaştan itibaren kendilerine yatkın, beyinleri hassas insanları etkilemeye başladıklarına başka yazılarımızda değinmiştik) onlarla bağlantıya diyaloğa geçmekte, gemilere alınmakta ve onlar tarafından belli özellikler, güçler verilerek beden dışı deneyimler (o.b.e), ışınlama, materyalizasyon, uzaktan görme, algılama…vb. olağan üstü yeteneklere sahip olmaktaymışlar. Yine kimileri, o küçük yaşlardan itibaren bunun farkında bilincinde iken, kimileri de onlarla açık bağlantıya geçtikleri sırada ya da hemen sonra geçmişte onlarla her an irtibatta olduğunu anlamakta, hatırlamakta ve bu tür normal üstü yeteneklere o andan itibaren sahip olmakta, gözlerindeki perdeler kalkarak her tür ruhsal varlıklarla her an görüşebilmekte, insanlığın gelişimi, evrimi için uzaylılarla birlikte evrensel plandan sorumluluklar yüklenmekteymişler. Bu tür bağlantılara geçen hemen hemen bütün insanların da yeteneklerinde az ya da çok belli artışlar olmakta bunun sonucunda da metafizik konula eğilmekte, hayatlarını tamamıyla bu temeller üzerine yeniden inşa etmekte, hayatları ve yaşama bakış açıları tamamen değiştirmekteymiş. İster zorla isterse de eğitim amaçlı, gönüllü olsun fark etmez, bu uzay gezileri, birden çok fazla da olabilmekte, tekrarlanabilmekteymiş. Bazen de bu üstün varlıklarla, fiziki beden yerine yine onlar tarafından oluşturulan beden dışı deneyimler dediğimiz, ruhun bedenden ayrılmasıyla da çeşitli ortamlarda, gemilerde… görüşmeler yapılabilmekteymiş. Kaçırılma olaylarının bu bölümüne baktığımızda da, yine bir yığın çelişkili durumlar, sistemde olmayan birtakım yanılgıların varlığı bulunmaktadır. Öncelikle bunların hayalde yaşanılan şeyler olduklarını gösteren önemli bir olay da, götürüldüklerini söyledikleri uzay araçlarının dıştan çok küçük olmalarına karşın, içine girdiklerinde içinin çok büyük olmasıdır. Öyle ki, 3 m çapındaki bir uçan dairenin içinde koridorlar, odalar, araştırma lab....vs.) bulunmaktadır. Ayrıca bugün çok iyi bilindiği gibi, güneş sisteminde dünya dışında hayatı barındıracak hiçbir gezegen ve uydu yoktur. Bunlardan kimi yüzlerce derece sıcakken, kimi, birkaç yüz derece soğuktur. Bununla birlikte, bunlardan bir kısmı da tamamen gazdan oluşup üzerine basılacak bir katı yüzeyi yoktur. Dolayısıyla insan ya da uzaylı gibi görünen varlıkların yaşaması mümkün değildir. Kaldı ki bir insanın, atmosfer dışında koruyucu bir elbise giymeden bulunması, bizler için hayati önem taşıyan oksijen, basınç, ısı...vb faktörlerin yanında, uzaydan ve güneşten gelen kozmik radyasyonlar, insan bedenini saniye mertebelerinde yakması için yeterlidir. Bunun gerçekten olduğunu iddia edenlerden bazıları da bu olayların, planetlerin maddesel boyutlarında değil de, alt boyutlarındaki ışınsal yapısında gerçekleştiğini söylemektedirler ki bu da mümkün değildir. Çünkü, ışınsal boyutlara ışınsal bedenle gidilir. Maddi beden, o ortamlarda yer alamaz. Üst düzey Velilerin yapmış olduğu bedenen Tayyı Mekân bile, dünya ile sınırlıdır. Yani, bu bedeninizle ruh boyutunda bulunamazsınız. Keza cehennemde insan, Ruh (Nari) bedeni, cennette de, Nur bedeniyle yaşama devam eder. Madde beden ise, önce toprağa karışıp çözünecek sonra da güneşin dünya ve diğer birkaç planeti yutmasıyla, yeryüzüyle birlikte buharlaşacaktır. Her beden bulunduğu boyutun şartlarına tabi olarak mevcut olup, bir boyuttan diğer boyuta geçişte hükmünü yitirir. Eğer bunlar uzaylıların yani Cinlerin gücüyle O.b.e yoluyla yapılan seyahatlerse o zaman bu varlıkların, iddia edildiklerinin aksine uzaylı değil, bizim paralel boyutlarımızda yer alan Nari boyutun varlıkları Cinler olduğu ortaya çıkmaktadır ki bu yollu, sözüm ona seyahatlerin varlığını bir yukarıda belirtmiştik. Aynı şekilde, uzaylı varlıkların da insani özellik gösterip dünya atmosferine hemen adapte olmaları, mikroplara karşı enfeksiyon geçirmemeleri, hastalanmamaları da çok büyük bir çelişkidir. Bunun yanında, insanların yaptıklarının karşılığı olarak başlarına gelecek şeyler için hiçbir yaptırımları olmadığını, hiçbir işe karışmadıklarını ifade eden uzaylıların binlerce, milyonlarca ışık yılı uzaklığındaki bilmem ne sistemlerinden buralara kadar zahmet edip ekstradan bizleri uyarmalarına da hiç ihtiyaç yoktur. Bu durum mantıklı da değildir. Çünkü bunları sıradan basit bir vatandaş da rahatlıkla düşünebilmekte, aynı söylemleri dile getirebilmektedir. Bununla birlikte siz, bir üstün teknolojik bilgiyi ya da yaşam formlarıyla ilgili...vs bilimsel verileri bu işin uzmanı olan bilim adamlarına mı verirdiniz yoksa kaçırıldığını iddia eden insanların büyük çoğunluğunda olduğu gibi, hayatı boyunca nereden gelip nereye gittiğini düşünmeyen ya da konuyla ilgisi bulunmayan taksici, sarhoş, çiftçi ya da esnaf...vs gibi sıradan hayat yaşayan insanlara mı?.. Bizim uzaylılar, üstün bilgeliğe, uygarlığa sahipler, ama bu kadar basit, sıradan bir şeyi dahi düşünemiyorlar. Ayrıca, çok büyük teknolojilere sahipler, her şeyden haberleri var, ama tüm bunlara gerek kalmaksızın ya da gerekli tüm bilgileri, en kötüsüyle bir, iki inceleme sonucunda çok gelişmiş haberleşme ağı ile çok rahat öğrenebilecekken bunun yerine hâlâ, insan ya da hayvan kaçırıp inceliyor, yerlerden numune topluyorlar. Kısacası, hem her şeyden haberdarlar, hem de hiçbir şey bilmiyorlar gibi davranmaktadırlar ki, bu büyük çelişki de bunların uzaylı olmadıklarını açıkça göstermektedir. Binlerce, milyonlarca... ışık yılı uzaklıkları büyük zahmetlerle aşıp gelen bu uzay araçları, beyaz sarayın bahçesine ya da Kremlin meydanına inecekleri, resmi ilişkilere geçecekleri yerde parkta oynayan çocukların, insanların ortasına inip içlerindeki araçların dışına çıkarak garip ses tonlarıyla konuşmaları ya da bir şeyler verir gibi yapıp hiçbir şey vermeksizin tekrardan araçlarına binip bir anda yok olmaları, sadece konulardan tamamen uzak insanlara, halka görünmeleri, hem bu türden hem de kitlesel görüntüleri tamamıyla show amaçlı olup bunların fiziksel olmadıklarının ayrı bir kanıtıdır. Ayrıca insani yüz ifadelerine, duygulara, davranışlarına sahip oluşları, bulundukları toplumun dillerinde konuşmaları, diyaloğa geçmeleri de bunların uzaylı oldukları fikrini zayıflatmakta diğer olayları göz önüne aldığımızda ise, bunun ötesinde tüm bu gerçekliği çürütmektedir.
Bazı insanların belli güçlere, özelliklere sahip olmalarına gelince… Daha önceleri birçok yazımızda değindiğimiz üzere, cinlerin insanlara çeşitli düzeylerden verdikleri birtakım yetenek ve güçler bir, insanların onları çeşitli yöntemlerle etki altına almaları; iki, cinlerin insanları tek yönlü olarak kendilerinden akan bir biçimde etki altına almalarıyla meydana gelmektedir ki büyük çoğunluğu böyledir. İkincisinde tamamen kontrol Cinlerindir. Uzaylı olayında olduğu gibi. Birçok şeyi cinler yapar, buna karşın çevresindeki insanlar, bunların o kişiden kaynaklandığını sanırlar. Bazen, o kişi de bunun farkında değildir. Bir de bunun yanında cinlerin oyuncağı olan bu kişi, kendi hayallerinde yarattığı ya da onun için yaratılan dünyada, o dünyanın tanrısı olarak dilediğince senaryolar, güçler ortaya koyar ki, bunu da kendisinden başkası bilmez ve görmez. Cinlerin insanları aldatma yöntemlerinden biri de, insanlara seçilmiş olduklarını, onların ayrıcalıklı bir konumda olduklarını empoze ederek egolarını okşamakta, böylece bu insanlar da, özel kişiler, üstün nitelikli insanlar olduklarını zannederek, o hayallerle ölüm ötesi boyuta geçerler. Bu konuda en önde gelen büyük çelişkilerinden biri de bu uzaylılar, insanları çeşitli planetlere, yıldız sistemlerine, galaksi ve ötesine...ya da farklı, farklı evrenlere (?) çok kısa süreler içinde götürebilmelerine karşın buna kıyasla onlar açısından çok kolay ve basit olan aynı olayı dünya üzerinde bir türlü gerçekleştirememektedirler. Bu insanlardan sadece birini, bırakın ülkeler veya şehirler arasını bir semtten diğer bir semte, mahalleye bile götüremiyorlar. Anlaşılacağı üzere, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi bu olayda da, somut olan hiçbir şey yok. Olmadık soyut hayaller ise, oldukça çok.
(Bkz. Ahmed Hulusi- Ruh, İnsan, Cin)


BOYUTLAR VE MADDELEŞMELER -2
reklam

  • B@LIM

  • Yürekten gelen duam Herkes ektiğini biçsin.
  • Forum Kedisi
  • *
  • Karma: 3280
  • İleti: 2266
  • Nerden:ISTANBUL
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: BOYUTLAR VE MADDELEŞMELER -2
« Yanıtla #1 : Kasım 15, 2019, 01:29:34 ÖÖ »
Emeginize sağlik....paylaşim için teşekkürler
reklam

  • Dünya

  • 𐱅𐰇𐰼𐰚 - 𐱅𐰇𐰼𐰰
  • Yonetici
  • *
  • Karma: 10204
  • İleti: 11668
  • Nerden:Dünya
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: BOYUTLAR VE MADDELEŞMELER -2
« Yanıtla #2 : Ocak 20, 2020, 02:02:42 ÖS »
 emekicin1.gif
reklam

Keşke sevgi ağaç dallarında asılı olsaydı..
Sadece sevgi mi?Saygı,Sadakat,
Huzur,Terbiye,Barış,
Kardeşlik..
Herkes toplayıp birbirine dağıtabilseydi..

  • Kuzeyin Kızı

  • 6 Üstü 1 A$k..
  • Yonetici
  • *
  • Karma: 3719
  • İleti: 3771
  • Nerden:Dünya'dan Uzak
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: BOYUTLAR VE MADDELEŞMELER -2
« Yanıtla #3 : Ocak 26, 2020, 10:21:02 ÖÖ »
 emekicin1.gif
reklam

Etiket:

 delicious  digg  facebook  furl  linkedin  myspace  reddit  stumble  technorati  twitter